17 Ekim 2012 Çarşamba

Android mi iPhone Mu?

Selamlar. Bu yazımı yeni smartphone almak isteyenlere biraz da olsa fikir vermek amacıyla yazıyorum. Özellikle popüler 2 işletim sistemi olan iPhone (yani iOS) ve Android platformunu özet olarak maddeler halinde kıyaslamaya çalışacağım.

2010'da HTC Desire HD kullanmıştım, kısa sürede Android'deki uygulamaların darlığı sebebiyle platforma veda edip uzun bir süre kullanacağım iphone almıştım. Ayrıca elimde iPad'de var. Ancak iPhone5 lansmanı sonrası tekrar Android'e döndm ve bu yazıyı yazdığum gün dahil olmak üzere 1,5 haftadır Galaxy S3 kullanıyorum. 

iPhone'u bırakıp S3'e geçmemdeki sebepler: iPhone 5'in donanım olarak berbat diyebileceğim bir çözünürlük ve ekran büyüklüğüyle çıkması oldu (bu kişisel fikrimdir) 

Yani her iki platformu da biraz mütevazı olmayacağım ileri derecede kullanan birisi olarak, bazı geribildirimler vermek istiyorum 2 platform arasındaki tecrübelerim hakkında:

Android'in iOS'a Göre Artıları

1) Yazılım anlamında Android telefonlarda aşırı bir özgürlük söz konusu. iPhone'da Jailbreak bile yapsanız asla bu özgürlüğü bulamazsınız. Her fotoyu, dökümanı hemen hemen yüklediğiniz her programla işleyebiliyorsunuz (Google Drive ile uplaod edin, bluetooth ile gönderin, çektiğiniz resmi hemen resim editoru programıyla açın, mail atın vs. vs..)
2) Klavye, Klavye, Klavye.... Bir çok çeşit klavye çeşidi mevcut, çok yazıyorsanız ve klavye önemli diyorsanız Android bu konuda rakipsiz diyebilirim, markette birbirinden güzel ve isteğinize göre ayar çekebileceğiniz bir dolu klavye uygulaması mevcut. iPhone gibi tek bir klavyeye mahkum kalmıyorsunuz.
3) Benim gibi mp3, flac gibi müzik dinleme tutkunuz varsa bir çok EQ destekli player mevcut ve ses kalitesi olarak iPhone'dan daha iyi ses aldığınız bir kesin.
4) Donanım olarak (ekran, hoparlör vs..) çok çeşitli alternatifler mevcut.
5) Jailbreak gibi birşeye gerek kalmadan uygulama dosyalarının apk'larını bulmanız, o programı kurmanıza yetiyor. Sadece bazı uygulamaları kurmak için telefonu ROOT etmeniz gerekiyor ki o da yarım dakikalık bir işlem. Jailbreak gibi acaba çıktı mı vs. gibi bir bekleme süreniz olmuyor.
6) SD Kart desteğinin olması ve böylece hafızanın kolayca arttırılabiliyor olması.
7) Telefon ya da SD kart içeriğini herhangi bir program kurmaya gerek olmaksızın micro SD kablo ile PC'ye aktarabiliyorsunuz. iOS'da iTunes kurmak zorunlu ancak kurmak demek ona mahkumsunuz anlamına gelmiyor, iTools ile çile çekmeden aktarım mevcut ama kolaylık olarak Android basıyor tabii.
8) Kablolu kulaklık takmak şartı ile radyo olması. iPhone'da internet bazlı programlara mahkumsunuz.

Android'in iOS'a Göre Eksileri

1) Uygulama, Uygulama, Uygulama. 

Eğer uygulama düşkünüyseniz aman diyeyim geçmeyin. Ben bu saplantımı zar zor yenerek geçtim ve iPhone'da bulduğum bir çok uygulamayı Android'de mumla arıyorum. En basitinden İBB Trafik uygulamasını bir iphone'da açın bir de Android'de, aradaki farkı görün. Diğer bir örnek evde Dreambox uydu alıcım var, bu uydu alıcımdaki program kayıtları vs. konularını iPhone'a yüklediğim bir çok programla rahatça düzenleyebiliyorken Android'de adam gibi çalışan bir tane bile uygulama yok. Ötesine geçtim, Dreambox'u cep telefonunuza stream eden DreamLive programının yapımcısına bile yalvardım adam bana ne derse beğenirsiniz "Biz sadece iOS'a çıkarıyoruz, Android asla gündemimizde olmadı ve olmayacak" dedi. Başka bir örnek yeni uygulamalar ilk buraya çıkıyor, örnek Fifa 2013 gidin bakın iphone ve iPAD'e haftalar oldu çıkalı Android'de hâlâ yok. Bunun gibi bir çok örnek sayabilirim. 2010 yılında Android deneyimim olmuştu ve cihazı 1 haftada satmamın temel nedeniydi uygulama konusundaki eksiklerdi şu an ilerlemiş olsa da asla bir iphone gibi değil. Türkçe uygulama zenginliğine hiç girmeyeyim iphone basıyor geçiyor, seksene katlıyor.

Bunlarda bir kaç uygulama farklılık resimleri daha çok var da vakit yok, idare edin.






2) İkinci el fiyat avantajı yok. Bildiğiniz gibi iphone'ların 2. eli çok rahat ve değerinde satılabiliyor, ancak aynı şey Android cihazlar için söz konusu değil.

3) Yeni çıkan işletim sistemlerine desteği en eski cihazlarına veren firma Apple. Android'de aşırı fazla model ve marka olmasından ötürü elinizdeki cihaz nispeten eski bir cihazsa custom ROM atmadan yeni işletim sistemi alamıyorsunuz. 


SON YORUMUM: Eger Apple iPhone 5"i adam gibi bir ekran boyutunda yapsaydi mesela 4.3 ekran ve 720p çözünürlük gibi, bence uzerine bir telefon cikmazdi bu sene. S3'ü alirken Apple'in iphone 5"de kullandigi tasarimi sonraki jenerasyonda degistirmeyeceklerini dusunerek aldim. Muhtemelen bir iPhone 5S gelir 2013'de ve o da dizayn olarak degismez çünkü. Umuyorum ama Apple ilk kez S serisi cikarmadan iPhone 6 cikaririr ama adam gibi bir ekranla cikarir. iPhone hızdan, hafiflikten ucuyor olsa da komik bir ekran boyutuyla bu zamanda (Galaxy Note larin bile milyonlar sattigi bir zamanda yani) gercekten ihtiyaçlara cevap veremiyor. 


Saygılar.

26 Ağustos 2012 Pazar

Electrolux ZB 2902 Ergorapido Şarjlı Süpürge İncelemesi

Şarjlı el süpürgem vadesini doldurunca yeni bir şarjlı el süpürgesi arayışına geçmiştim. Bu sırada "dikey şarjlı süpürge" kategorisindeki Electrolux ZB 2902 Ergorapido Şarjlı süprügeye denk geldim. Ürünün en işlevsel yanı, şarjlı el süpürgesi olarak kullanımının yanında normal dikey süpürge olarak da kullanılabilmesi ve bunu kablosuz olarak yapabilmesi.

Tam dolu şarjla kullanım süresi ortalama 20 dakika falan, yani bu ürünü alıp normal elektrikli süpürgeler gibi evi temizleyebileceğinizi falan sanmayın. Ürünün kullanım amacı belli, kısa süreli temizlik. Özellikle ev hanımları için bence başarılı bir tasarım. İstediğiniz zaman el süpürgesi olarak kullanma rahatlığınız var, ayrıca çabuk temizlik gerektiren durumlarda kablo ile uğraşmayacak olmanız da cabası. Ayrıca dikey süpürge olarak çalışır durumda iken tabana değen kısımda ledler kullanılmış ve bu sayede süpürdüğünüz yeri işinize yarayacak derecede aydınlatıyor, bu özellikle mutfakta ışığın az temaz ettiği noktalarda çok işe yarıyor. Ürünü şarj eden mekanizma aynı zamanda ürünün dikey durmasını sağlıyor, böylece ürünü "bir yere mi yaslasam şuraya buraya mı koysam" derdiniz, yok istediğiniz tarafa özgürce götürüp koyabilirsiniz. El süpürgesi olarak kullanmak istediğinizde takabileceğiniz 2 tane uç geliyor, genellikle uzun olanı tercih ediyorsunuz zaten, bu sayede koltuk arası gibi yerleri süpürme şansınız oluyor. Diğer uç, ucunda fırçaları olan bir tasarım. Aklıma gelmişken ürün şarj oluyorken resimden de görebileceğiniz şarj ledi mavi olarak yanıyor ve tamamen şarj olduğunda sönüyor, zaten ürünü diğer şarjlı el süpürgelerinde olduğu gibi sürekli elektriğe bağlı tutuyorsunuz, bu özellik zaten hepsinde standart.

Kısacası Electrolux ZB 2902 Ergorapido, eve aldığım ve memnun kaldığım ürünlerin başında geliyor. Fazla uzatmadan resimleri de ekleyip bu ürün incelememi de sonlandırıyorum. Sorunuz olursa aşağıdaki yorumlar kısmından yazmanız durumunda cevaplayabilirim.

ÖNEMLİ GÜNCELLEME: Aldıgım tarihten itibaren 2 sene geçmiş (Ekin 2014) ve pilin değişmesi gerektiği artık aşikâr hâle gelince servisi aradım, ne yazık ki ürünü artık eleştirebileceğim tek ve önemli husus bu pil mevzusu. Çünkü servis öncelikle ürünü onlara getirmem gerektiğini söyledi, çünkü kendiniz değiştiremiyorsunuz dahası pillerin fiyatı 200 TL ye yakındı. Yani inanamadım neredeyse ürün fiyatının yarısı. Bu nedenle artık Lityum pil kullanan Dyson'a kaydı fikrim.








17 Temmuz 2012 Salı

Rowenta RO8221 Elektrikli Süpürge İnceleme

Uzun araştırmalar neticesinde Rowenta RO8221 aldım. Sulu modeller arasında gidip geldim ama sonra sulu modellerin bir çoğunda motora su kaçması, koku problemi vs. gibi sorunların bir hayli fazla olduğunu gördüm. Riske girmek istemedim ve klasik metoda devam dedik.

Bu modeli tercih etmemdeki ana sebepler sessiz olması (68 dB) ve elektrik tüketiminin az olması (900 watt). Bir çok arkadaş ürünlerin watt değerine bakarak aldanıyor, sanki yüksek watt yüksek emiş gücü ya da performans sanıyor. Halbuki ben ürünü almadan önce elektro mağazarlada test ettim, emiş gücünde hiçbir şekilde azalma ya da şikayet edilecek bir husus bulunmamakta.

Rowenta 8221'in kutu içeriği resimlerden de görebileceğiniz gibi bir hayli zengin, ayrıca malzeme kalitesi olarak da Philips PowerPro FC8766 modelini gördüm de arada Rowenta lehine bir hayli fark gözlemledim. Bu anlamda Rowenta gerçekten de önde. Özellikle bu Philips'in tutma kısmındaki tasarım bence çok kötü olmuş. Rowenta'nun temizlik konusuna gelecek olursak, gerçekten pratik diyebilirim ve neredeyse her parçası temizleniyor. Temizlik konusunda kullanım kılavuzunu incelemenizi tavsiye ederim, detaylıca belirtilmiş ve hangi parçayı nasıl temizlemeniz gerektiği fotoğraflarla anlatılmış.

Yaklaşık 3-4 aydır kullanmaktayız ve acaba şurası şöyle olsa mıydı ya da bu böyle daha iyi olurdu dediğimiz bir husus yok şu ana kadar. Umarım bayağı bir süre de olmaz.

Kullanma Kılavuzu Link
https://yadi.sk/d/qh2K4q283DhExM

































16 Temmuz 2012 Pazartesi

Audio Technica ATH-CKS90 Kulaklık İncelemesi

Daha önce ebay'den aldığım fake Sennheiser CX300 ve Sennheiser CX500 gibi fiyatlarına göre performansları iyi kulaklıkların 6-7 ay içinde bozulması neticesinde bu defa çıtayı biraz yükseltmeye ve orjinal ürün almaya karar verdim. Bu noktada sağ olsun ülkemizde orjinal ürünleri gerçekten de uygun fiyata satan arkadaşlar olduğunu gördüm ve kendilerinden birisiyle irtibata geçerek Audio Technica ATH-CKS90 kulaklığı satın aldım (Kulaklığı google'da aratıp siz de benim gibi 130 TL'ye bulabilirsiniz).

Alırken bir kaç farklı kulaklık deneme şansım da oldu (Klipsch S4i, Urbanears Bagis gibi). Kulaklık konusunda teknik bilgisi fazla olan birisi değilim ama kulağım iyidir, net sesi ayırt ederim kolayca, ayrıca bu tip şeylerde kâğıt üzerinde yazan tekniklere pek inanmam. Her şey dinleyince belli olur bana göre, 3-4 tane kulaklık olsun ortada mesela birisi atıyorum 900 TL'lik diğeri fake bir Sennheiser olsun vs... İşte bunları gözünüz kapalı, marka görmeden dinlediğinizde iyisini seçebiliyorsam bana göre iyi kulaklık odur.

Neyse, bass değil tizi seven birisiyimdir ve açıkçası bu ürün almadan önce "acaba bu kulaklıkları alınca güm güm bass mı duyucam" diye bir tereddütüm vardı çünkü ürün SOLID BASS bir kulaklık olarak lanse ediliyor zaten. Hani arabaları modifiye eden arkadaşlar vardır, bassları vurdururlar böyle, yanınızdan geçerken bir küfür edersiniz (yani ben ederim şahsen :)  ) işte öyle bir bass olursa diye çok endişeleniyordum ancak CKS90'ların bass-tiz dengesi çok yerinde, benim eski Sennheiser'lardan daha öte bir ses veriyorlar hem bass hem tiz olarak.

Bunun dışındaki yorumlarımı ve ürünle ilgili resimleri aşağıda bulabilirsiniz.

- Evet, ürünün tasarımı farklı ve "ulen nasıl kulağa giriyor bu?" gibi düşünüyorsunuz başta ama kulağa oturması çok başarılı olmuş. Çıkma sorunu hiç yok. Ben ürünü, daha sonra şu kulak kanalında daha derine girenüçlü (Triple Flange diye geçiyor genelde) uçlarla da denedim ancak bir fark görmedim, bana göre standart silikon uçlar fazlasıyla yeterli.

- Uzun süre kulak da kalsa da sıkıntı yapmıyor, acıtmıyor, bu önemli. 


- Kablo kalınlığı yerinde, umuyorum 1 sene içinde, hep kabloları yüzünden sağ ya da sol kulaklığı bozulan eski kulaklıklarım gibi olmayacaklar.


- iPhone'da iyi Riplenmiş bir mp3'ü sesi sona getirseniz bile hiç patlama/çatlama yapmıyor ama kulağınız için iyi olmaz   Gerçekten çok şidddetli ses veriyor canavar. 


- İzolasyon çok ama çok başarılı, tasarımın en büyük artılarıdan biri. Dışarıdaki seslerden tamamen kopuyorsunuz. 


- Bass'lar gerçekten çok keyifli, öyle kafa ütüleyen güm güm tarzında değil. Tizleri kesinlikle boğmuyor. Alicia Keys - No One (Radio Edit) giriş kısmını bir de bunlarla dinleyin diyorum sadece.


- Tizler de çok yerinde. Tereddüt duyarsanız çıkarın ve aynı şarkının aynı kısımlarını alışık olduğunuz eski kulaklığınızla dinleyin, farkı duyacaksınız. 


- Sahne dedikleri bu mu bilmem ama mesela Dido - White Flag dinleyin girişteki akustiği harika hissettiriyor veya o meşhur akustik kayıt Hotel California'yı. 


- Diğer kulaklıkarla karşılaştırdığımda, CKS90 dışındakiler hep ya boğuk, bass ve tiz konularında geride kaldılar. 


- Her şey süper de hiç mi olumsuz diyebileceğimiz bir yanı yok? Var, ama ufak bir estetik kaygısı diyelim sadece. Tasarımı bu güzel sesi vermesi için biraz farklı ve kulağınıza takılı iken, biraz kulaklıklar sanki kulağınıza oturmamış da dışarıda duruyor gibi görünüyor (aşağıda resimleri de paylaştım) , tabii gerçekte böyle değil. Karşıdan size bakan birisi için biraz farklı göründüğü gerçek ama iyi ses için bence bu çok rahat tolare edilebilir, gülü seven dikenine katlanacak
.







19 Şubat 2012 Pazar

Braun 790cc Tıraş Makinesi İnceleme

Elektrikli tıraş makinelerinda ürün yelpazesi oldukça geniş, fiyatlar da bir o kadar değişken. Bu anlamda benim gibi bir çok kullanıcı da kendine "acaba hangi markanın hangi modelini alsam" "nereden alsam" gibi soruları sorup duruyor. İşte bu noktada kullanıcı incelemeleri gerçekten önem arz ediyor, bu nedenle satın aldığım ve yaklaşık 1-2 haftadır kullanmakta olduğum Braun 790cc traş makinasını incelemeye ve size az da olsa bir şeyler aktarmaya çalışacağım.

Daha önce Philips Philishave HQ-7782 ve Panasonic ES-8807 modellerini kullandığım için tıraş  makinelerinde yeni olmadığımı belirteyim. Bunun bilmeyen arkadaşlar için bir önemli yanı, cildim bu sebeple tıraş  makinesine alışmış durumda. Eğer jiletle tıraş oluyorsanız, jiletten tıraş  makinesine geçtiğinizde cildinizin tıraş  makinesine alışması için ortalama 1 ay falan beklemeniz ve düzenli olarak tıraş  makinesi ile tıraş olmanız gerekiyor. Bu incelemede ürünün teknik detaylarına girmiyorum, dileyen sayfanın aşağılarında verdiğim kullanma kılavuzu linkinden ya da ürünün web sitesinden bu detayları edinebilir (lütfen kullanma kılavuzunu okuyunuz, ürünü aldıktan sonra değil, önce de okumanız bir çok noktada, özellikle satın alma kararınızda size yardımcı olacaktır). Gelelim Braun 790cc makinamıza.

Braun 790cc'yi elinize aldığınızda sağlam gövde kendisini hissettiriyor, ergonomi tıraş olurken önemli, bu anlamda Braun başarılı bir iş çıkarmış ve tıraş olurken gövdenin ergonomisi tıraş olmanızı kolaylaştırıyor, cihazı rahat kavramanızı sağlıyor. Örnek vermek gerekirse, Panasonic 8807'deki küçük gövdeyi hiç aramıyorum. Aşağıdaki resimlerde bu iki markanın ergonomi açısından farkını rahatça görebilirsiniz.

Soldaki Panasonic ES 8807                  Sağdaki Braun 790cc


Tıraş  makinelerine başladığım zamanlarda ıslak tıraş modaydı ancak tecrübelerimle anladım ki kuru tıraş çok daha avantajlı, en azından bana göre. Hem tıraş kısa sürüyor hem de makina daha iyi alıyor sakalı. Braun 790cc'de kuru tıraş olmak isteyenlere göre bir makina ve gerçekten de güzel neticeler elde ettim. Ancak cihazının üst kısmını temizlik için akan musluk suyuna tutup temizleme imkânı mevcut yani su düşmanı bir cihaz değil bununla birlikte cihazın kuru tıraş olmak isteyenlere göre olduğu kullanım kılavuzunda da "tıraşınızı yüzünüzü yıkamadan önce olun" demesiyle belli ediyor.

Braun 790cc'nin diğer modellere göre bir farkı "sonic titreşim" teknolojisiymiş, nedir derseniz bu teknoloji, sakalınızın durumuna göre 10.000 mikro titreşim yollayan bir teknolojiymiş, bu sayede uyarılan kıllar makina ile daha kolay alınıyormuş, Braun, 790cc modelinin işte böyle bir teknoloji ile üretildiğini belirtiyor. Tabii biz bu teknik detaylardan çok kullanım tecrübelerine önem veriyoruz, değil mi?

Tıraş Deneyimi:
Braun 790cc modeli ile tıraş olurken, diğer makinalara kıyasla, farklı hissettiğim ilk şey titreşimi oldu, yani şu "sonic titreşimden" mi kaynaklanıyor bilemiyorum ama diğer makinalara kıyasla bir fark olduğu kesin, hafif gıdıklar gibi bir his uyandırıyor insanda bazen. Bununla birlikte ortalama bir tıraş sürem (kuru tıraştan bahsediyorum tekrar edeyim) max 5 dakika sürüyor. Tıraş olurken gene kullanım kılavuzunda önerildiği gibi makina hareketlerini sakalın çıktığı yönün tersine olmasına önem gösteriyorum, bu noktada sakallarınızın çıkış yönünü bilmeniz gerektiği aşikâr yani.

Tıraş başlığını sadece burun altı bölgesini tıraş etmek için sabit pozisyona alıyorum, cildin diğer bölgelerinde makinanın başlığı oynar şekilde oluyor yani. Ayrıca her zaman cildinize 90 derece açı ile yani dik düşecek şekilde tıraş olunuz. Boyun altı bölgelerde bana göre daha önce kullandığım makinalardan çok daha başarılı iş yapıyor Braun 790cc, tahriş gerçekten de sıfır oldu. Aşağıdaki paylaştığım videolardan ilkinde de zaten tahriş konusunda övülmüş makine (bu arada tıraş  makinelerini gerçekten güzel inceliyor kendisi, Youtube sayfasına abone olun derim ilgiliyseniz).

Diğer Deneyimler:
Braun 790cc temizleme ünitesi olan bir tıraş makinesi, bu ünite ile temizlik yapabilmek için alkol bazlı bir solüsyon almak durumundasınız (cihazla birlikte 1 adet geliyor sadece). Kullanım kılavuzunda önerilen şey, her tıraş sonrasında ürünü bu temizleme ünitesine koyarak temizlik işlemini yapmanız yönünde, bu şekilde 1 adet temizleme solüsyonu kullanım kılavuzunun belirttiğine göre her gün tıraş olursanız 30 tıraş yetiyormuş. Ben ise her tıraş sonrası değil, ürünün alt kısmındaki LED'den kontrol ederek, hijyen seviyesi 2'ye düştüğü zaman (hijyen seviyesi, 5 dakikalık tıraşla iki tıraş sonra 2. seviyeye düşüyor) temizleme yapıyorum. Solüsyonu ürünün temizleme ünitesine sadece temizilik yapacağım zaman takıyorum ve temizlik işlemi bittiği zaman tekrar çıkarıp, kapağını kapatıyorum, bu sayede normalde max açık kalma süresi 2 ay olan solüsyonu daha uzun süre kullanma şansınız oluyor. (aşağıdaki resimde görebileceğiniz gibi). Bu noktadaki amacım tamamen pintilik başka bir şey değil, siz paraya kıyıp bu ürünü alıyorsanız, solüsyon biter diye endişe etmeden her tıraş sonrası temizliğini yapın, bana bakmayın :)

Soldaki resimde hijyen seviyesi 2'ye düşmüş ve yaklaşık 40 dk süren temizlik işlemi sonrası hijyen seviyesi sağdaki gibi max çıkıyor.
 Temizleme solüsyonunu temizlik sonrası kapağı ile kapatıp, saklıyorum böylece alkol uçmıyor ve daha uzun süre kullanım şansı oluyor, pintilik işte :)

Dikkat:

  • Ürünü elektrik kablosu prize takılıyken kullanabiliyorsunuz (suyla temas etmesin, aman dikkat! )
  • Ürünü kendi temizlik solüsyonu ile temizlemek zorunda değilsiniz, başlık kısmını tıraş sonrası suya tutup da temizleyebilirsiniz, ancak bu durumda yani su ile teması olması durumunda elek kısmına haftada bir kez yağ damlatmanız gerekiyor.
  • Ürünün eleklerini hergün tıraş oluyorsanız 18 ayda bir değiştirmeniz öneriliyor (Braun 70s).
  • Ürünün başlık kısmı sadece belli bir açıda sabitleniyor, diğer açılarda sabitlemeye zorlamayınız aksi halde sabitleme kısmına zarar verebilirsiniz.
Yedek Parça Fiyat Bilgisi:
  • Yedek solüsyon almak isterseniz 2'li Braun CCR 2 piyasada genelde 30 TL civarı.
  • Yedek Braun 70s elek ebay'de kargo dahil 35-45 $ arasında satılmaktadır. Canım ülkemdeki fiyatları sormadım ama pahalı olduğunu düşünüyorum.


Braun 790cc Video İncelemeleri (İngilizce):








Braun 790cc GÖRSELLER
Resimleri webalbüm olarak büyük boyutta izlemek ya da kaydetmek için BURAYA tıklayınız.


























Güncelleme (Aralık-2012): 

Braun temizlik solüsyonunu kullananlar için aşağıdaki videoyu izlemelerini öneririm. Bu videoda kendi solüsyonunuzu nasıl hazırlayacağınız anlatılıyor. İngilizce sıkıntısı olanlar için ben özetleyeyim. 

Almanız Gerekenler 
1) %70 syreltilmiş Isopropyl Alcohol 
2) Limon yağı (veya http://ccrrefills.com adresinden esans satın alabilirsiniz) 





Bu iki malzemeyi doğru oranlarla karıştırıyorsunuz: 

1) Ebay'den esans satın alanlar, 500 ml alkole 1 paket esans koyacaklar. 
2) Kendi yöntemimi özetlersem: 
Alkol ve limon yağını yakınınızdaki eczanenize söyleyip temin edebilirsiniz. Yalnız burada önemli olan alkol normalde %99 oranında geliyor, eczacınız bunu doğru oranlarla %70'e düşürmesi gerekecek, bu önemli bir nokta. Eczacınız bilmiyorsa, limon yağını İstanbul Ecza Koop'dan aldırabileceğini iletin. Onlar temin ediyor. 

Braun kabını 3/4 oranında doldurduğum %70 seyreltilmiş Isopropyl Alcohol'e 40-45 damla limon esansı ekleyerek, karıştırdım. Bu şekilde kendi solüsyonumu hazırlamış oldum. 

Maliyet bilgisine gelirsem: 1 lt %70 syreltilmiş Isopropyl Alcohol + 1 şişe limon yağı bana 23 TL'ye mâl oldu ve bu sanıyorum hesaplamama göre bana 1 sene gidecek :)