26 Mayıs 2013 Pazar

AEG L87695 WD Kurutmalı Çamaşır Makinesi İncelemesi

AEG L 87695WD kurutmalı çamaşır makinesi alma ihtiyacımızın sebebi balkonsuz bir ev. Malum evinizde balkonunuz yoksa ıslak çamaşırlarınızı evde kurutmak hem bir dert hem de rutubet riski sebebiyle sağlıksız. Zaman içinde performansı git gide düşen çamaşır makinemizi de yenilemeye karar verince kurutma özellikli çamaşır makinelerine yoğunlaştım.

Bir çok yerden tarafıma bu segmentteki en iyi ürünün (2013/1. çeyrek itibariyle) AEG L87695WD olduğu (çok bilinmese de) söylendi, fiyatı itibariyle ucuz sayılmaz (2.200 TL civarı) ancak malum bu tip cihazları da yıllarca kullanmak amacıyla alıyoruz. Bu nedenle mümkün olduğu kadar bütçem dahilindeki en iyisini almak istiyordum. Electroworld'de cihazı görme ve inceleme şansı bulduğumda alım kararı vermeme asıl sebep olan oradaki teknik arkadaş oldu. Arkadaş makineyi iyi bilen, benzerleriyle arasındaki farkları ve avantajları teknik olarak açıklayabilen bir arkadaştı, kendisine çok teşekkür ettim, bilinçli bir arkadaş size alım kararını verirken nasıl doğru bir karar vereceğinizi de açıklayabilmeli (bu açıdan Electroworld'ü böyle bilgili arkadaşları tüketiciyle yüz yüze getirdiği için tebrik ederim).



Neyse makineye gelecek olursak; estetik olarak özellikle dijital panelin kırmızı olması çok hoş olmuş bence, cihaza güzel bir hava katıyor. Ayrıca kapağın ve tamburun geniş olması, çamaşır koyup çıkarırken büyük kolaylık sağlıyor. Deterjan koyduğunuz kısım ise başlarda biraz zorlatıyor sizi, zamanla çıkarıp takması daha rahat oluyor. Tamburdaki deliklerin sıklığı ise çok iyi, su giriş çıkışı bu açıdan rahat ve randımanlı yapılmakta, bir çok makinede bu kazan kısmındaki deliklere baktım, AEG'nin bu modelindeki kadar sık delik yok.

Benim gibi daha önce kurutmalı makine kullanmadıysanız kullanım kitapçığını mutlaka tüm detaylarıyla okuyun derim, montaja gelecek arkadaşlar bile konuya tam olarak hakim değiller ve bu yüzden makineyi yanlış kullanmanız çok olası. Aşağıda önemli olarak bir kaç noktayı belirttim ama dediğim gibi kullanım kitapçığını yutmak gerekiyor resmen, en ufak yerlerde çok önemli bilgiler yer alabiliyor. Türk toplumu olarak detayları kaçırırız, bu nedenle burada kaçırmayın :)

Performans olarak bakarsak, kâğıt üzerinde 9 kg yıkama ve 7 kg kurutma yapabiliyor. Yani siz tek seferde hem yıkama hem kurutma yapmak istiyorsanız max 7 kg çamaşır atabilirsiniz.Tabii burada kâğıt üzerinde dememin sebebi kumaş cinsi. Çünkü örnek vermek gerekirse sentetik kumaşta bu değer 3kg'a düşüyor. Yani sentetiklerinizi ayırıyorsanız ve attığınız çamaşırın kumaş tipinden eminseniz tabii ki tek seferde 7 kg çamaşırı yıkayıp kurutabilirsiniz demektir.

Makine ayrıca koku giderme özelliğini de barındırıyor, yani kızartma yaptınız üzeriniz koktu veya sigara kokusu sindi, makineye atıp buharla koku giderme programını çalıştırabiliyorsunuz. İşe yarıyor mu derseniz,

AEG'nin bu modelinin güzel özellikleri var, mesela çamaşırınız çok kirli değil ve seçtiğiniz programda 3 saat yıkama varsa siz bunu 2 kademe düşürebiliyorsunuz (tercih ise 1 kademe düşürmek), yani program normalde 3 saat ise, 1 kademe düşürdüğünüzde 1 saat 30 dakikaya iniyor örneğin. Bir kademe daha düşürürseniz 50 dakika. Diyeceksiniz ki bu her makinede var, olmayan ise bu düşürmelerinizde sıcaklık ve devir sayısı değişmiyor, yani süreyi azaltmanıza rağmen programın kendi sıcaklık ve devir sayısınnda yıkamaya devam ediyorsunuz.

Ben yaklaşık 3 aydır kullanıyorum ürünü, bu süre zarfında şunu söylemeliyim ki gerçekten büyük rahatlık, yani en aşağı 1 gün ortalıkta çamaşırlarınız kurusun diye beklerken (hele ki kış ayında daha da bir eziyet) böyle bir komforu yakalamak gerçekten çok güzel. Bununla birlikte bu ürün kırışıklık yapıyor arkadaşlar, bu konuda kimse aksini söyleyemez. O açıdan neyi dolap kuruluğunda, neyi ütü kuruluğunda kurutmanız gerektiğini iyi ayırt etmelisiniz. Bazı gömlekler mesela hiç kurutma yapmıyoruz, eski sistemle kurutuyoruz çünkü bu gömlekleri kurutma yaptığımız an kırışıklık ütü süresini 2-3 katına çıkaracak derecede kötü oluyor ve kurutma zahmetinden kaçarken kötü bir ütü zahmetine katlanıyorsunuz.

Diyeceğim o ki, bilinçli bir şekilde kullandığınız sürece ürün hem çamaşır yıkama özelliği açısından hem de kurutma özelliği açısından gerçekten çok başarılı, sessizliği eski makineme kıyasla çok çok daha iyi, bazen salondayken acaba çalışıyor mu hâlâ diye gidip baktığım oluyor.

Şimdilik bu kadar, sorularınız olursa lütfen aşağıdaki yorumlar kısmından iletiniz.

GÜNCELLEME: Ürünün kurutma özelliğini kullanırken kırışıklık sorununu yaşıyorsanız düşük devirlerde kurutma yapmayı deneyiniz

13 Ocak 2013 Pazar

Arzum Patcorn Mısır Patlatma Makinesi İnceleme

Piyasada bir çok mısır patlatma makinesi var, fiyat olarak yelpaze çok ucuzdan pahalıya doğru gidiyor. Burada, fiyatı belirleyen ana unsur, alacağınız makine, mısırı yağlı patlatabiliyor mu sorusunun cevabı oluyor. Ucuz olan çoğu cihaz, yağsız mısır patlatan makineler. Malum, mısırın lezzetlisi yağlı oluyor ne yazık ki işte bu noktada Arzum Patcorn yağlı mısır patlatabilen alternatifler arasında bir model.

Ürün Ana Sayfası

Çalışma sistemi basit: Ürünün tava kısmına, kullanım kılavuzunda verilen ölçüye göre mısırı yayıyorsunuz, üzerine gene ölçüsüne göre yağ koyup kapağını kapatıp ON tuşuna basıyorsunuz ve 4-6 dakikada mısırların hepsi patlamış hâlde hazır oluyor. Örneğin 2 kişi için 1/2 bardak mısır ve 1 yemek kaşığı yağ ölçüsü verilmiş, tabii yağlı seviyorsanız, zevkinize göre biraz daha yağ eklemeniz mümkün. Tuzu ise patlamadan sonra elle dökün diyorlar, tuzun tavanın yapısına zarar verme olasılığı olduğundan makineyi aldığınızda, resimlerden de görebileceğiniz gibi, bu husus açık açık belirtilmiş.

Mısırı patlatırken cihazın üstündeki siyah kapağı açık bırakıyorsunuz, hava akışı buradan sağlanıyor. Patlatma işleminin kısa sürüyor olması, tencere ile mısır patlatmaya göre evde daha az koku olmasına imkan veriyor, ayrıca aspiratör altında yaparsanız bu kokuyu minimize edebilirsiniz. Ürünün en büyük avantajlarından birisi de, çalışma sırasında tavadaki mısırları sürekli döndüren bir mekanizma olduğundan işlem bittiğinde patlamayan mısır kalmıyor, bu çok iyi.

Ürünün kullanım kitapçığında tava kısmı hariç diğer malzemeleri sabunlu sıcak suda yıkayın, tavayı ise ılık, sabunlu bir bezle sonra kuru bir bezle silin diyor. Hiçbir parça bulaşık makinesinde yıkanmıyor, belirteyim.

Her zaman resim ve videolar yazılardan daha açıklayıcı olmuştur diyerek sizi ürün resimleri ve videosuyla baş başa bırakıyorum.

Ürün Videosu

Ürün Görselleri








17 Ekim 2012 Çarşamba

Android mi iPhone Mu?

Selamlar. Bu yazımı yeni smartphone almak isteyenlere biraz da olsa fikir vermek amacıyla yazıyorum. Özellikle popüler 2 işletim sistemi olan iPhone (yani iOS) ve Android platformunu özet olarak maddeler halinde kıyaslamaya çalışacağım.

2010'da HTC Desire HD kullanmıştım, kısa sürede Android'deki uygulamaların darlığı sebebiyle platforma veda edip uzun bir süre kullanacağım iphone almıştım. Ayrıca elimde iPad'de var. Ancak iPhone5 lansmanı sonrası tekrar Android'e döndm ve bu yazıyı yazdığum gün dahil olmak üzere 1,5 haftadır Galaxy S3 kullanıyorum. 

iPhone'u bırakıp S3'e geçmemdeki sebepler: iPhone 5'in donanım olarak berbat diyebileceğim bir çözünürlük ve ekran büyüklüğüyle çıkması oldu (bu kişisel fikrimdir) 

Yani her iki platformu da biraz mütevazı olmayacağım ileri derecede kullanan birisi olarak, bazı geribildirimler vermek istiyorum 2 platform arasındaki tecrübelerim hakkında:

Android'in iOS'a Göre Artıları

1) Yazılım anlamında Android telefonlarda aşırı bir özgürlük söz konusu. iPhone'da Jailbreak bile yapsanız asla bu özgürlüğü bulamazsınız. Her fotoyu, dökümanı hemen hemen yüklediğiniz her programla işleyebiliyorsunuz (Google Drive ile uplaod edin, bluetooth ile gönderin, çektiğiniz resmi hemen resim editoru programıyla açın, mail atın vs. vs..)
2) Klavye, Klavye, Klavye.... Bir çok çeşit klavye çeşidi mevcut, çok yazıyorsanız ve klavye önemli diyorsanız Android bu konuda rakipsiz diyebilirim, markette birbirinden güzel ve isteğinize göre ayar çekebileceğiniz bir dolu klavye uygulaması mevcut. iPhone gibi tek bir klavyeye mahkum kalmıyorsunuz.
3) Benim gibi mp3, flac gibi müzik dinleme tutkunuz varsa bir çok EQ destekli player mevcut ve ses kalitesi olarak iPhone'dan daha iyi ses aldığınız bir kesin.
4) Donanım olarak (ekran, hoparlör vs..) çok çeşitli alternatifler mevcut.
5) Jailbreak gibi birşeye gerek kalmadan uygulama dosyalarının apk'larını bulmanız, o programı kurmanıza yetiyor. Sadece bazı uygulamaları kurmak için telefonu ROOT etmeniz gerekiyor ki o da yarım dakikalık bir işlem. Jailbreak gibi acaba çıktı mı vs. gibi bir bekleme süreniz olmuyor.
6) SD Kart desteğinin olması ve böylece hafızanın kolayca arttırılabiliyor olması.
7) Telefon ya da SD kart içeriğini herhangi bir program kurmaya gerek olmaksızın micro SD kablo ile PC'ye aktarabiliyorsunuz. iOS'da iTunes kurmak zorunlu ancak kurmak demek ona mahkumsunuz anlamına gelmiyor, iTools ile çile çekmeden aktarım mevcut ama kolaylık olarak Android basıyor tabii.
8) Kablolu kulaklık takmak şartı ile radyo olması. iPhone'da internet bazlı programlara mahkumsunuz.

Android'in iOS'a Göre Eksileri

1) Uygulama, Uygulama, Uygulama. 

Eğer uygulama düşkünüyseniz aman diyeyim geçmeyin. Ben bu saplantımı zar zor yenerek geçtim ve iPhone'da bulduğum bir çok uygulamayı Android'de mumla arıyorum. En basitinden İBB Trafik uygulamasını bir iphone'da açın bir de Android'de, aradaki farkı görün. Diğer bir örnek evde Dreambox uydu alıcım var, bu uydu alıcımdaki program kayıtları vs. konularını iPhone'a yüklediğim bir çok programla rahatça düzenleyebiliyorken Android'de adam gibi çalışan bir tane bile uygulama yok. Ötesine geçtim, Dreambox'u cep telefonunuza stream eden DreamLive programının yapımcısına bile yalvardım adam bana ne derse beğenirsiniz "Biz sadece iOS'a çıkarıyoruz, Android asla gündemimizde olmadı ve olmayacak" dedi. Başka bir örnek yeni uygulamalar ilk buraya çıkıyor, örnek Fifa 2013 gidin bakın iphone ve iPAD'e haftalar oldu çıkalı Android'de hâlâ yok. Bunun gibi bir çok örnek sayabilirim. 2010 yılında Android deneyimim olmuştu ve cihazı 1 haftada satmamın temel nedeniydi uygulama konusundaki eksiklerdi şu an ilerlemiş olsa da asla bir iphone gibi değil. Türkçe uygulama zenginliğine hiç girmeyeyim iphone basıyor geçiyor, seksene katlıyor.

Bunlarda bir kaç uygulama farklılık resimleri daha çok var da vakit yok, idare edin.






2) İkinci el fiyat avantajı yok. Bildiğiniz gibi iphone'ların 2. eli çok rahat ve değerinde satılabiliyor, ancak aynı şey Android cihazlar için söz konusu değil.

3) Yeni çıkan işletim sistemlerine desteği en eski cihazlarına veren firma Apple. Android'de aşırı fazla model ve marka olmasından ötürü elinizdeki cihaz nispeten eski bir cihazsa custom ROM atmadan yeni işletim sistemi alamıyorsunuz. 


SON YORUMUM: Eger Apple iPhone 5"i adam gibi bir ekran boyutunda yapsaydi mesela 4.3 ekran ve 720p çözünürlük gibi, bence uzerine bir telefon cikmazdi bu sene. S3'ü alirken Apple'in iphone 5"de kullandigi tasarimi sonraki jenerasyonda degistirmeyeceklerini dusunerek aldim. Muhtemelen bir iPhone 5S gelir 2013'de ve o da dizayn olarak degismez çünkü. Umuyorum ama Apple ilk kez S serisi cikarmadan iPhone 6 cikaririr ama adam gibi bir ekranla cikarir. iPhone hızdan, hafiflikten ucuyor olsa da komik bir ekran boyutuyla bu zamanda (Galaxy Note larin bile milyonlar sattigi bir zamanda yani) gercekten ihtiyaçlara cevap veremiyor. 


Saygılar.

26 Ağustos 2012 Pazar

Electrolux ZB 2902 Ergorapido Şarjlı Süpürge İncelemesi

Şarjlı el süpürgem vadesini doldurunca yeni bir şarjlı el süpürgesi arayışına geçmiştim. Bu sırada "dikey şarjlı süpürge" kategorisindeki Electrolux ZB 2902 Ergorapido Şarjlı süprügeye denk geldim. Ürünün en işlevsel yanı, şarjlı el süpürgesi olarak kullanımının yanında normal dikey süpürge olarak da kullanılabilmesi ve bunu kablosuz olarak yapabilmesi.

Tam dolu şarjla kullanım süresi ortalama 20 dakika falan, yani bu ürünü alıp normal elektrikli süpürgeler gibi evi temizleyebileceğinizi falan sanmayın. Ürünün kullanım amacı belli, kısa süreli temizlik. Özellikle ev hanımları için bence başarılı bir tasarım. İstediğiniz zaman el süpürgesi olarak kullanma rahatlığınız var, ayrıca çabuk temizlik gerektiren durumlarda kablo ile uğraşmayacak olmanız da cabası. Ayrıca dikey süpürge olarak çalışır durumda iken tabana değen kısımda ledler kullanılmış ve bu sayede süpürdüğünüz yeri işinize yarayacak derecede aydınlatıyor, bu özellikle mutfakta ışığın az temaz ettiği noktalarda çok işe yarıyor. Ürünü şarj eden mekanizma aynı zamanda ürünün dikey durmasını sağlıyor, böylece ürünü "bir yere mi yaslasam şuraya buraya mı koysam" derdiniz, yok istediğiniz tarafa özgürce götürüp koyabilirsiniz. El süpürgesi olarak kullanmak istediğinizde takabileceğiniz 2 tane uç geliyor, genellikle uzun olanı tercih ediyorsunuz zaten, bu sayede koltuk arası gibi yerleri süpürme şansınız oluyor. Diğer uç, ucunda fırçaları olan bir tasarım. Aklıma gelmişken ürün şarj oluyorken resimden de görebileceğiniz şarj ledi mavi olarak yanıyor ve tamamen şarj olduğunda sönüyor, zaten ürünü diğer şarjlı el süpürgelerinde olduğu gibi sürekli elektriğe bağlı tutuyorsunuz, bu özellik zaten hepsinde standart.

Kısacası Electrolux ZB 2902 Ergorapido, eve aldığım ve memnun kaldığım ürünlerin başında geliyor. Fazla uzatmadan resimleri de ekleyip bu ürün incelememi de sonlandırıyorum. Sorunuz olursa aşağıdaki yorumlar kısmından yazmanız durumunda cevaplayabilirim.

ÖNEMLİ GÜNCELLEME: Aldıgım tarihten itibaren 2 sene geçmiş (Ekin 2014) ve pilin değişmesi gerektiği artık aşikâr hâle gelince servisi aradım, ne yazık ki ürünü artık eleştirebileceğim tek ve önemli husus bu pil mevzusu. Çünkü servis öncelikle ürünü onlara getirmem gerektiğini söyledi, çünkü kendiniz değiştiremiyorsunuz dahası pillerin fiyatı 200 TL ye yakındı. Yani inanamadım neredeyse ürün fiyatının yarısı. Bu nedenle artık Lityum pil kullanan Dyson'a kaydı fikrim.








17 Temmuz 2012 Salı

Rowenta RO8221 Elektrikli Süpürge İnceleme

Uzun araştırmalar neticesinde Rowenta RO8221 aldım. Sulu modeller arasında gidip geldim ama sonra sulu modellerin bir çoğunda motora su kaçması, koku problemi vs. gibi sorunların bir hayli fazla olduğunu gördüm. Riske girmek istemedim ve klasik metoda devam dedik.

Bu modeli tercih etmemdeki ana sebepler sessiz olması (68 dB) ve elektrik tüketiminin az olması (900 watt). Bir çok arkadaş ürünlerin watt değerine bakarak aldanıyor, sanki yüksek watt yüksek emiş gücü ya da performans sanıyor. Halbuki ben ürünü almadan önce elektro mağazarlada test ettim, emiş gücünde hiçbir şekilde azalma ya da şikayet edilecek bir husus bulunmamakta.

Rowenta 8221'in kutu içeriği resimlerden de görebileceğiniz gibi bir hayli zengin, ayrıca malzeme kalitesi olarak da Philips PowerPro FC8766 modelini gördüm de arada Rowenta lehine bir hayli fark gözlemledim. Bu anlamda Rowenta gerçekten de önde. Özellikle bu Philips'in tutma kısmındaki tasarım bence çok kötü olmuş. Rowenta'nun temizlik konusuna gelecek olursak, gerçekten pratik diyebilirim ve neredeyse her parçası temizleniyor. Temizlik konusunda kullanım kılavuzunu incelemenizi tavsiye ederim, detaylıca belirtilmiş ve hangi parçayı nasıl temizlemeniz gerektiği fotoğraflarla anlatılmış.

Yaklaşık 3-4 aydır kullanmaktayız ve acaba şurası şöyle olsa mıydı ya da bu böyle daha iyi olurdu dediğimiz bir husus yok şu ana kadar. Umarım bayağı bir süre de olmaz.

Kullanma Kılavuzu Link
https://yadi.sk/d/qh2K4q283DhExM

































16 Temmuz 2012 Pazartesi

Audio Technica ATH-CKS90 Kulaklık İncelemesi

Daha önce ebay'den aldığım fake Sennheiser CX300 ve Sennheiser CX500 gibi fiyatlarına göre performansları iyi kulaklıkların 6-7 ay içinde bozulması neticesinde bu defa çıtayı biraz yükseltmeye ve orjinal ürün almaya karar verdim. Bu noktada sağ olsun ülkemizde orjinal ürünleri gerçekten de uygun fiyata satan arkadaşlar olduğunu gördüm ve kendilerinden birisiyle irtibata geçerek Audio Technica ATH-CKS90 kulaklığı satın aldım (Kulaklığı google'da aratıp siz de benim gibi 130 TL'ye bulabilirsiniz).

Alırken bir kaç farklı kulaklık deneme şansım da oldu (Klipsch S4i, Urbanears Bagis gibi). Kulaklık konusunda teknik bilgisi fazla olan birisi değilim ama kulağım iyidir, net sesi ayırt ederim kolayca, ayrıca bu tip şeylerde kâğıt üzerinde yazan tekniklere pek inanmam. Her şey dinleyince belli olur bana göre, 3-4 tane kulaklık olsun ortada mesela birisi atıyorum 900 TL'lik diğeri fake bir Sennheiser olsun vs... İşte bunları gözünüz kapalı, marka görmeden dinlediğinizde iyisini seçebiliyorsam bana göre iyi kulaklık odur.

Neyse, bass değil tizi seven birisiyimdir ve açıkçası bu ürün almadan önce "acaba bu kulaklıkları alınca güm güm bass mı duyucam" diye bir tereddütüm vardı çünkü ürün SOLID BASS bir kulaklık olarak lanse ediliyor zaten. Hani arabaları modifiye eden arkadaşlar vardır, bassları vurdururlar böyle, yanınızdan geçerken bir küfür edersiniz (yani ben ederim şahsen :)  ) işte öyle bir bass olursa diye çok endişeleniyordum ancak CKS90'ların bass-tiz dengesi çok yerinde, benim eski Sennheiser'lardan daha öte bir ses veriyorlar hem bass hem tiz olarak.

Bunun dışındaki yorumlarımı ve ürünle ilgili resimleri aşağıda bulabilirsiniz.

- Evet, ürünün tasarımı farklı ve "ulen nasıl kulağa giriyor bu?" gibi düşünüyorsunuz başta ama kulağa oturması çok başarılı olmuş. Çıkma sorunu hiç yok. Ben ürünü, daha sonra şu kulak kanalında daha derine girenüçlü (Triple Flange diye geçiyor genelde) uçlarla da denedim ancak bir fark görmedim, bana göre standart silikon uçlar fazlasıyla yeterli.

- Uzun süre kulak da kalsa da sıkıntı yapmıyor, acıtmıyor, bu önemli. 


- Kablo kalınlığı yerinde, umuyorum 1 sene içinde, hep kabloları yüzünden sağ ya da sol kulaklığı bozulan eski kulaklıklarım gibi olmayacaklar.


- iPhone'da iyi Riplenmiş bir mp3'ü sesi sona getirseniz bile hiç patlama/çatlama yapmıyor ama kulağınız için iyi olmaz   Gerçekten çok şidddetli ses veriyor canavar. 


- İzolasyon çok ama çok başarılı, tasarımın en büyük artılarıdan biri. Dışarıdaki seslerden tamamen kopuyorsunuz. 


- Bass'lar gerçekten çok keyifli, öyle kafa ütüleyen güm güm tarzında değil. Tizleri kesinlikle boğmuyor. Alicia Keys - No One (Radio Edit) giriş kısmını bir de bunlarla dinleyin diyorum sadece.


- Tizler de çok yerinde. Tereddüt duyarsanız çıkarın ve aynı şarkının aynı kısımlarını alışık olduğunuz eski kulaklığınızla dinleyin, farkı duyacaksınız. 


- Sahne dedikleri bu mu bilmem ama mesela Dido - White Flag dinleyin girişteki akustiği harika hissettiriyor veya o meşhur akustik kayıt Hotel California'yı. 


- Diğer kulaklıkarla karşılaştırdığımda, CKS90 dışındakiler hep ya boğuk, bass ve tiz konularında geride kaldılar. 


- Her şey süper de hiç mi olumsuz diyebileceğimiz bir yanı yok? Var, ama ufak bir estetik kaygısı diyelim sadece. Tasarımı bu güzel sesi vermesi için biraz farklı ve kulağınıza takılı iken, biraz kulaklıklar sanki kulağınıza oturmamış da dışarıda duruyor gibi görünüyor (aşağıda resimleri de paylaştım) , tabii gerçekte böyle değil. Karşıdan size bakan birisi için biraz farklı göründüğü gerçek ama iyi ses için bence bu çok rahat tolare edilebilir, gülü seven dikenine katlanacak
.